Türkiye’ye 2007 Eylül’ünde gelen ve Boğaziçi Üniversitesi’nde misafir öğretmen olarak 2008 bahar döneminde Japonca dersi vermeye başlayan Ellen Sensei ile Amerika’ya dönmeden bir röportaj yapalım istedik. Herkesin duyunca şaşırdığı ‘Amerikalı Japonca hocamız’ bakalım kimmiş?
Ps:Röportaj İngilizce’den Türkçe’ye çeviridir.
1) Kendinizden biraz bahseder misiniz? Türkiye’ye ne zaman niçin geldiniz?
Amerika’da Pennsylvania’da Japonca öğretmenliği yapıyordum. 11 Eylül 2007’de Türkiye’ye geldim. Eşim Amerika’da bir üniversitede felsefe profesörüydü. Bir yıllık öğretim üyesi izni (sabbatical year) aldı ve hakkında hiçbir fikri olmadığı bir yere gitmek istedi. Şu anda da Boğaziçi Üniversitesi’nde felsefe bölümünde öğretim görevlisi. Ben de burada Japonca öğretmenliği yapıyorum. Mayıs sonunda da dönmeyi planlıyoruz.
2) Japonya maceranız nasıl başladı?
Ailem Japonya’ya 1947 yılında yerleşmiş. Babam Kyoto’da bir üniversitede profesördü. Ben de Japonya’da doğdum, 9 yaşına kadar Japon okuluna gittim. Daha sonra da yabancılar için olan uluslar arası okullarda eğitim gördüm. 18 yaşına geldiğimdeyse üniversite için Amerika’ya gittim. Çalışma hayatıma da orada başladım, evlenince de Amerika’da kaldım.
3) Türkiye ve Japonya’yı karşılaştırdığınızda benzediğini düşündüğünüz ve farklı bulduğunuz yönler nelerdir?
Buradaki birçok şey bana Japonya’daki çocukluğumu hatırlatıyor. Marketlerdeki, Eminönü gibi yerlerdeki müşteri çekmeye çalışan satıcılar ve buraların canlı atmosferi çocukluğumdaki Japonya’ya çok benziyor. Burada da Japonya’daki gibi marketlerde meyveler, sebzeler ve raflar göze güzel görünecek şekilde düzenleniyor. Farklılıklarından bahsedecek olursam, Japonlar daha içe dönükken, Türkler duygularını çok rahat ifade ediyorlar. Türkçe bilmememe rağmen insanların şikayet ettiklerini veya mutlu olduklarını ses tonlarından kolayca anlayabiliyorum.
4) Japonya’yla ilgili en çok özlediğiniz şey nedir?
Çok uzun süredir Japonya’da yaşamıyorum. Bu sene de Türk yemeklerini öğrenmek istediğim için Japon yemeklerini yapmayı bıraktım. Bu yüzden Japon yemeklerini çok özledim. Türkiye’de ise zeytin, peynir, patlıcan salatası ve antep fıstığını çok seviyoruz. Ayrıca meyve ve sebzeler de çok taze. Japonya’yla ilgili en çok özlediğim diğer bir şey ise Kyoto. Çünkü bana göre Japonya Kyoto’dur.
5) Planlarınızın arasında Japonya’ya geri dönmek var mı?
Yakın geleceğe dair özel bir planım yok ama bir gün Japonya’ya geri dönmeyi düşünüyorum. İki kardeşim de hala aileleriyle birlikte Japonya’da yaşıyorlar.
6) Türkiye’yi nasıl buldunuz? Sizi şaşırtan şeyler oldu mu?
Çok şanslıyız ki, Boğaziçi Üniversitesi her şeyi bizim için çok kolaylaştırdı. Bize lojman ve her konuda yardımcı olan bir asistan öğrenci sağladı. Bu öğrenci sayesinde her sorunumuz rahatlıkla halloluyor. Bizi gereken her konuda bilgilendirdiği için de şaşırdığımız bir şey olmadı. Amerika’daki yaşamımızdan farklı olarak burada arabamız olmadığı için her gün yürüyoruz ve alışverişi günlük yapmak zorunda kalıyoruz.
7) Boş zamanlarınızda neler yapıyorsunuz?
İstanbul’u mümkün olduğunca gezmeye çalışıyoruz. Özellikle vapurla gezmeyi çok sevdiğimiz için, Büyükada, Anadolu Kavağı gibi yerlere defalarca gittik.
8) Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretmenlik hoşunuza gitti mi? Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini nasıl buldunuz?
Evet, burada öğretmenliği sevdim. Öğrenciler ise zeki, gayretli ve çalışkan. Türkçe ve Japonca birbirine çok benzediği için Türk öğrenciler Amerikalı öğrencilerden daha iyiler. Etrafta hiç Japonca konuşulmamasına rağmen Türk öğrenciler çok doğal konuşuyorlar.
9) Vatanım dediğiniz ülke hangisi?
Pasaportuma baktığınızda Amerikalı yazmasına rağmen kendimi %100 Amerikalı hissetmiyorum. Ama %100 Japon da hissetmiyorum. Belki de hiçbir yer… Aslında çok ilginç bir durum da var. Şöyle ki; annem Türkiye’de Gaziantep’te doğmuş. İstanbul’a taşınıp Bebek’te oturmuşlar ve Boğaziçi Üniversitesi’ndeki TB binasında eğitim görmüş. Yani belki de Türkiye’dir vatanım…
Sevgili Ellen Sensei’ye bu güzel sohbet için teşekkür ediyoruz.
Hazırlayanlar: Begüm Berberoğlu
Pınar Akçay