1993 yılında okuduğum bir çocuk dergisinde, Japonların denizin üstüne bir şehir kuracağı haberi abartılı bir şekilde yayınlanmıştı. Tabi, iki basit paragraftan oluşan bu yazı bunun bir havalimanı olacağının haberini bile vermiyordu. Hatta yazının sonu “böyle çalışkan insanlar tarafından ileride havada asılı duran (!) bir şehir yapılacağı haberi bizi şaşırtmaz doğrusu” gibi bir cümleyle bitiyordu. Diğer yandan, ilk anda saçma gelen şehir benzetmesi, havalimanının üzerinde günün herhangi bir anında bulunan ortalama insan sayısını düşününce mantıklı gelebiliyor.
Milenyum Dev Yapıt Ödülü
19 Nisan 2001’de, Amerikan İnşaat Mühendisleri Topluluğu tarafından, geçmiş bin yıl içerisinde insanoğlu tarafından yapılan, içinde gerçek bir deha barındırdığı ve insan yaşamını olumlu yönde etkilediği düşünülen dev yapıtlara milenyum ödülleri verilmiştir. On farklı ödül kategorisinden biri olan “havalimanı tasarım ve geliştirme” kategorisinde ödülün sahibi gayet haklı sebeplerle Kansai Uluslar Arası Havalimanı (Uluslar Arası Hava Taşımacılığı Birliği tarafından verilen kod adıyla “KIX”) olmuştur. Bu sebepler değerlendirilirken, yapının teknik açıdan gelişmişliğinden ziyade, çevreye ve sosyal hayata olan katkıları da göz önünde bulundurulmuştur. Diğer yandan Osaka kıyılarına 3 km. uzaklıkta, denizin üzerine kurulmuş eşsiz bir havalimanı olması bu ödülü alması için yeterli sebep olarak görülebilir.
Kurulum
Bölgede, nüfus yoğunluğunun fazla olduğu İtami ve Toyonaka yerleşkelerinin yakınında bulunan ve daha önce aynı hizmeti veren Osaka Uluslar Arası Havalimanının daha fazla genişleme alanına sahip olmayışından ve aslında çevresinde neden olduğu gürültü problemlerinden ötürü, tam gün çalışacak yeni bir havalimanının ihtiyacı gündeme gelmiştir. Osaka’nın Tokyo’ya göre ticari ve kültürel anlamda geri kalmışlığını iyileştirecek olan bu yatırımın Kobe yakınlarında gerçekleştirilmesi düşünülürken, Kobe şehir yönetiminin buna karşı çıkması ile havalimanı inşaatının daha güneyde kalan Osaka Koy’unda, denizin 3 km. açığına, 4 km. uzunluğunda ve 2,5 km. genişliğinde doldurulan bir alana yapılmasına karar verilmiştir. 20 senelik bir planlama süreci sonrasında 1987’de başlanan inşaat, 1989’da deniz setlerinin bitirilmesi ile ciddi bir somutluk kazanmıştır. Tüm adanın yapımı için günümüze kadar Osaka’nın çeşitli bölgelerinden 250 milyon metreküp toprak ve kaya temin edilmiştir. Uygun bir tabirle havalimanı inşaatı, Osaka civarında 3 adet dağın ortadan kalkmasına neden olmuştur.
Zemin Yönetimi
Kurulum kararı sonrasında öngörülen problemlerden biri, zemin kumunun altında katmanlar halinde yumuşak kil bulunmasından kaynaklı olarak yapay adanın zamanla dibe çökeceğiydi. Fakat 90’lı yılların başında, beklenildiğinden fazla bir şekilde ada 8 metre kadar çökme yaşadı.
Bu olumsuz gelişme, projenin, modern inşaatın en pahalı projesi haline gelmesine sebep olmuştur. Diğer yandan zemin kontrolü için yapılacak araştırmalar ve alınacak önlemler, daha sonraları Hong Kong Uluslar Arası Havalimanı gibi deniz üzerine kurulacak olan başka yapıların yapımında büyük avantajlar sağlamıştır.
Yumuşak zeminde katmanlar halinde bulunan alüvyonlu kil (dördüncü zamana ait holosen katman) içerisinde bol miktarda su da barındırmaktaydı. İnşaatta kullanılan ağır donanımın oluşturduğu basınç hem kilin sıkışıp zeminin yavaşça çökmesine neden olurken, sıkışan kilden sızan suların da deniz seviyesini bir miktar yükseltmesine sebep olmuştur. Fakat diğer yandan da, sıkışan kilde çökme oranı da azalmıştır. İnşaatın ilerleyen aşamalarına geçmeden önce bu sürecin hızlandırılması adına daha önce 1952 yılında yine Japonya’da denenmiş olan “kum kurutma metodu” kullanılmıştır. Böylece, bir yıl kadar bir sürede havalimanı inşaatı için kısa vadede tehlike oluşturacak kil katmanındaki sıkışma kontrol altına alınmıştır.
Fakat daha derin katmanlarda bulunan pleistosen kilin sıkışmanın uzun vadede gerçekleşmeye devam edeceği öngörülmüştür. Bu katmanlar daha kalın ve sert olduğu için, yüksek katmanlardakine benzer bir uygulamayla çökme sürecine çözüm getirmek imkansızdı. Yine de, günümüze kadar bu katmanda gerçekleşen sıkışma miktarı verileri, değerlerin giderek sıfıra yakınsadığını göstermektedir. İnşaat’ın başlangıcından bu yana çökme miktarı iyileştirme yöntemlerinin sebep olduğu çökmelerle beraber 12.56 metreyi bulmuştur. Sadece 4 Eylül 1994’teki açılış gününe kadar 9.82 m.lik çökme gerçekleşmiştir. Açılıştan bu yana gerçekleşen çökme miktarı 2.74 m. iken, yapay ada 2006 yılında ortalama 9 cm. 2007 yılında da ortalama 7 cm. çökmekten öteye gitmemiştir.
Her ne kadar iyiye doğru yönelse de, bu süreç içerisinde karşılaşılan en önemli problemlerden biri de, 10 kilometrekarelik zeminin altındaki kil tabakalarının farklı kalınlıklarda olması, dolayısıyla yapay adanın farklı noktalarında farklı miktarlarda çökmeye rastlanmasıydı. Bu da mevcut inşaatın üzerindeki havalimanı tesislerinin ve uçak pistinin üzerindeki çeşitli noktalarda farklı tiplerde gerilmelere, uzun vadede de çatlama ve kırılmalara neden olacaktı. Tabi ki de bu kırılmalardan ötürü, uçak pisti ve diğer alanlara göre yolcu terminalinde daha tehlikeli sorunların ortaya çıkması bekleniyordu.