Daha düne kadar Japonlar “sonuçlardan çok süreç odaklı yönetimin” önemli olduğuna inanırlardı. En azından başta “kaizen” olmak üzere “toplam kalite yönetimi”nin tüm aşamasında bu böyleydi.
Örneğin “Toyota”nın başında uzun yıllar yöneticilik yapmış Masao Nemoto “sonuçlarla” değil “süreçlerle” ilgilenmenin yararlı olacağını söylerdi.
Yine “Japon kalite kavramlarını” irdelemekle ünlenen Katsuya Hosotani de asıl önemli olan unsurun “sonuç” değil “süreç” olduğunu ileri sürerdi.
Ünlü kalitecilerden Rafael Aguayo yazılarında onları destekledi. “Şirketi hedefe angaje eden ve denetleyen sadece müşterilerdir, bilançolar değil!” diyerek “süreç odaklı yönetime” vurgu yaptı.
Devir değişti ve bugünlere gelindi. “Süreç odaklı” çalışmak Japonlara artık yetmiyordu. “Süreç” ile “sonucu” bir şekilde birleştirmek şarttı!
Bu yeni anlayışı nihayet dünyanın ünlü perakende zincirler sıralamasında “Top 10″a giren iki Japon markasında gördük.
Bugün perakende liginde zirveye yönelen Japonlar yeni felsefeleriyle epey iddialı hale geldiler. 2007 sıralaması şöyle ydi:
1.Wal-Mart, 2.Carrefour, 3.Tesco, 4.Metro Group, 5. Seven & I (JAPON), 6. Kroger, 7. Aeon (JAPON), 8. Target, 9. Schwarz Group, 10. Costco
Toshifumi Suzuki 2006’dan bu yana yeni kurumsal kimliğiyle Japonya merkezli “Seven & I Holding”in de patronu konumunda.
Şirket Japonlara satılınca yeni bir anlayışla “7 Eleven”i dünya sıralamasında 5 numaraya taşıdı. Yönetimdeki tek sırrı şuydu: “‘Süreç’ ve ‘sonuç’ birbirinden ayrılamaz; her ikisini de aynı ağırlıkta tutmak gerekir!”
Keza, Japonya’da mevcut 2700 alışveriş merkezinin 520’sini elinde tutan Aeon Grubu’nun CEO’su Motoya Okada da tıpkı rakibi gibi “süreç odaklı tüm çalışmalarını başarılı sonuçlarla takviye etmeyi” prensip edinmişti.
Sonuçta her iki perakende devinin patronları organizasyon yapılarında önemli değişiklikler yaptılar. Benim ilgimi çeken ise bu yeni felsefeye odaklanmış dinamik departmanların kurulması oldu. Örneğin “sinerji yönetimi” kavramı her iki kurumda da ilginç uygulamalardan sadece biriydi; “süreçler” ile “sonuçlar” adeta tek potada birleştirilmişti.
Toshifumi Suzuki biraz daha ileri giderek “Perakendecilikte İnovasyon Komitesi” kurdu. Her yeniliği sıradışı yöntemlerle keşfetmek yöntem haline getirildi. Örneğin bazı mağazalarda “denetim” ve “mimari uygulamalar” gönüllü müşterilere yaptırılmaya başlandı.
İşte şimdi buradan bir başka yere gelmek istiyorum.
Biliyorsunuz Türkiye’de bir süre önce önemli bir değişim yaşandı: Migros büyük atılımlardan sonra el değiştirdi. Arkasından doğru bir yaklaşımla yönetimin başına Migros’a önemli katkıları olmuş Bülent Özaydınlı getirildi.
Bülent Özaydınlı bildiğim kadarıyla tıpkı Japonlar gibi “süreç odaklı yönetimi”, “sonuç merkezli yönetim anlayışıyla” optimize eden sıradışı bir yöneticiydi.
Bir süre bekledi. Sonra Migros’un genel müdürlüğüne endüstri mühendisi kökenli Ö. Özgür Tort’u getirdi.
Japonlar da böyle yapmışlardı. En iyi süreç yönetimi uygulamacıları “endüstri mühendisliği eğitimi almış pazarlamacılardan” çıkıyordu. Tort’un Rusya’da perakendecilikte önemli işler başarmış olması perakendecilikteki pazarlama ufkunu epey geliştirmişti.
Sonuç odaklı sorumluluk ise organizasyonda kategori yönetimini üslenen Cem Rodoslu’ya bırakıldı. Cem Rodoslu yenilikçi uygulamalara imza atan oldukça atak bir isimdi. Yeni organizasyon böylece Japon usulü felsefi bir dengeye kavuştu.
Sonuçta bu işi “Japonları örnek alarak mı yaptılar” doğrusu bilmiyorum. Ancak yöntemlerin bu kadar benzeşmesi bir tesadüf olamaz diye düşünüyorum.
Öyle görünüyor ki Bülent Özaydınlı ve altındaki yönetim ekibi Japonların yeni anlayışına uygun bir model yarattılar.
Ben, Migros’un Türkiye’de rekabete yeni bir boyut getireceğine inanıyorum. Bunun ilk işaretleri görülmeye başladı bile.
İnanıyorum ki el değiştirmeden sonra Migros, daha da parlak işler başaracak. Hem de “iyi oynayan elemanları” yeni takımda uygun yerlere kaydırarak!
Yeni Genel Müdür Özgür Tort’u yakından tanıyınca bu “Japon modeli” fikri kafamda biraz daha netleşti. Tıpkı Toyota’nın yıllar yılı kullandığı bir sloganı benimsemiş olduklarını hissettim: Ne diyordu Toyota bu ünlü sloganda? “Yeterince iyiyiz deyip hiçbir şeyi es geçemezdik!”
İşte yeni Genel Müdürü biraz dinleyince Bülent Özaydınlı’nın ekibine ısrarla şunları söylemiş olduğunu düşündüm: “Migros Koç Topluluğu sayesinde bugün piyasanın en büyüğü oldu. Burada benim de ve sizin de katkılarınız var. Ama şimdi asla yeterince iyi deyip geçemeyiz! Unutmayınız ki perakendecilikte her çabanın biraz daha iyisi mutlaka vardır!”
Nur Demirok