Danışmanımla deyişmez mekanımız Hakan pastanesindeydik bu akşam. Ansızın :), bir japon gurup belirdi pastane girişinde. Aslında Japon mu? Koreli mi? Çinli mi? Anlayamadım. Danışmanıma sordum, yanıt:
“Sen anlamıyorsan, ben nasıl anlıyım”
oldu. Neyse diyip, sohbete devam ettik.
Biraz sonra kimliklerini tespit edemediğim bu gruptan iki kişi bizim yan masaya yöneldi. Garsondan İngilizce bir menü aldılar ama kalabalığın gürültüsünden hala çözemedik Japon mu? Koreli mi? Çinli mi? Pür dikkat dinlemeye çalışıyoruz, yan masadalar, duyamıyoruz. Sonra birden ezan başladı. Vazgeçtik 🙂
Bir müddet sonra “Korega nandarouu” diye sesler geldi.
Danışmanıma “Bunlar Japon” dedim. Tepkisi “Adamlardaki şansa bak, İstanbul’da Japonca bilen x kişiden birinin yanına oturmayı başardılar” oldu.
Sonuç: Japon musunuz diye konuya girip, menü için yardım etmemi ister misinizle devam edip, sandviç ve ana yemekler menüsünü anlatmakla konuşmayı tamamlamışken. Burası kafe, akşam yemeği için yakın mekanlardan “Ali Baba” ya da “Konak” ı tavsiye edebiirim diyip, haritalarında işaretledim.
Biz kalkarken, yan masadan ” bir soru sorabilir miyiz” sorusu geldi. Pepporoni nedir? Garsona sordum, peynir dedi. Sonra Türkçe menüden kontrol etti, peynir değilmiş, sucukmuş dedi. Baktım menü’de Turkish Pepperoni yazıyor. Bir tür salam diyerek geçiştireyim dedim, ama Japonlardan biri rehber kitabı çıkarttı. Kitapta da bulamadık, muhteviyatı et olan, salam benzeri bir yiyecek tarifiyle Turkish pepperoni tanımına nokta koyduk. Ne zaman döneceklerini sordum. “Malesef” yarın dönüyorlarmış. Sanırım onlar için de ilginç bir andı.
Fotoğraf? Malesef.
çok hoş bi yazı! teşekkürler.. gerçekten çok ilginç bir tesadüf!